Nükleersiz Şenlik Başlıyor

Yeşiller’in Nükleersiz! kampanyası, büyük bir nükleer karşıtı şenlik olarak ve hayatın her alanına yayılarak başlıyor.

Nükleersiz ve yeşil bir enerji politikası da Nükleersiz! kampanyası içinde şekillleniyor!

Nükleer lobi koridorlarda dolaşıyor, nükleer karşıtları ise her yerde...

Nükleersiz Türkiye, Nükleersiz Dünya için...

Neden?

Çünkü Türkiye bir kez daha nükleer tehlikeyle karşı karşıya... Hükümet yıllar önce rafa kaldırılan nükleer santral yapma planlarını yeniden gündeme getirmiş durumda. Zaten neredeyse gelen her hükümet nükleer sevdalısı çıkıyor. Bunun en önemli nedeni, nükleer enerjinin en tehlikeli ve en pahalı enerji üretim biçimi olduğunu gizleyerek gerçekleri çarpıtan ve Çernobil felaketini bile gözlerden gizlemeye çalışan nükleer lobi...

Nükleer reaktör pazarlayan şirket temsilcileri, bu şirketlere danışmanlık veren nükleerci uzmanlar, enerji bakanlığı bürokratları, işleri bu lobinin uygun gördüğü yasaları çıkartıp ihaleleleri düzenlemek olan politikalcılar, işleri Türkiye’ye nükleer reaktör pazarlayıp kâr etmek ve para kazanmak olan şirketler ve insanlar... Nükleer lobi işte bu!

Nükleer lobi yalan söylüyor, çarpıtıyor ve ömrü tükenmiş nükleer teknolojiye zaman kazandırmaya çalışıyor.

Bu yüzden nükleer lobi bilimsel görünümlü pazarlama konferanslarında, bakanlık koridorlarında, üniversite bahçelerinde, meclis binalarında dolaşıp duruyor.

Nükleer karşıtları ise her yerde...

Nükleer enerji tehdidine karşı yıllardır son derece kararlı bir şekilde yürüyen mücadele, hayatın her alanına yayılıyor. Panellerde, seminerlerde, eylemlerde, sahnelerde, basında ve en önemlisi de sokakta, nükleer karşıtı mücadele büyüyor.

Ve Yeşiller...

Yeşiller, bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de en önemli nükleer karşıtı politik güç olarak bu mücadelenin her alanında uzun yıllardır varlığını sürdürüyor. Raporlar hazırlayarak, toplantılar düzenleyerek, eylemlerde, şenliklerde, miting alanlarında, Akkuyu’da, Sinop’ta...

Yeşiller, nükleersiz bir enerji politikasının nasıl olması gerektiğini göstermek ve nükleer karşıtı hareketleri daha geniş bir alana, hayatın her alanına yaymak için “Nükleersiz!” kampanyasını başlatıyor.

Ne Zaman?

Hükümet nükleer santral ihalesini 24 Mart’ta açtı. İhale sürecinin 24 Eylül’de sona ereceği açıklandı. Yani yaklaşık altı ay sonra... Demek ki nükleer santral ihalesini durdurmak için en fazla 6 ayımız var. Nükleersiz kampanyası bu süreyi en aktif şekilde değerlendirmeyi, nükleer enerjiye karşı bilinci toplumun her kademesine yaymayı ve yeşil bir enerji politikasıyla toplumun karşısına çıkmayı hedefliyor.

Nükleersiz! kampanyasında mücadeleyi film ve fotoğraf yarışmalarıyla, nükleersiz işler arenasıyla, milletvekillerine mektup kampanyasıyla, yeşil enerji eylem planıyla, raporlar, paneller, eylemler ve diğer etkinliklerle büyük bir şenliğe çeviriyoruz: Nükleersiz bir şenliğe...

Nükleersiz Türkiye, Nükleersiz Dünya demek için...

Hepiniz davetlisiniz...

Nükleerci İddialara Karşı Nükleersiz Gerçekler


İddia 1: Kömür, petrol pahalandı, nükleer ucuz bir enerjidir!!??

Gerçekler :

  • Tüm maliyetler hesaba katıldığında nükleer enerji, rüzgar, biyokütle, küçük hidroelektrik gibi yenilenebilir enerji türlerinin hepsinden daha pahalıdır. Riskleri de cabası… 1 kilovatsaat elektrik enerjisi üretmek nükleer santralda sosyal maliyetler hariç 7,9 sente malolurken, rüzgar gülleri bu kadarlık enerjiyi 5 sente, hidroelektrik santralleri ise 5,5 sente üretebilmektedir. (kaynak nedir?)
  • 11 Eylül sonrası artan terör risk, nükleer santraları hedef yapmaktadır. Nükleer kaza sonucu meydana gelen maddi manevi hasar o kadar büyüktür ki, nükleer santralleri sigortalayacak şirket bulmak mümkün değildir. Finlandiya’nın 2,5 milyar avroya 2009 da bitirilmesi planlanmış en yeni teknolojiye sahip santral güvenlik sorunları nedeniyle şimdiden 2 yıl gecikmiş, ilk yatırım maliyeti de 4 milyar avronun üzerine çıkmıştır.

İddia 2: Nükleer geleceğin enerji kaynağıdır!!??

Gerçekler:

  • 1974’te Atom Enerjisi Ajansı 2000 yılına gelindiğinde 4500 GW kurulu nükleer güç tahmin ediyordu, günümüzde bu kapasite sadece 371 GW’ta kalmıştır.
  • Uluslararası Enerji Ajansı ise, elektrik enerjisi üretiminde nükleerin %15 olan bugünkü payının 2030’da %9’a gerileyeceğini; buna karşılık hidroelektrik hariç yenilenebilir enerjinin bugün %2 olan payının %7’ye çıkması tahmin ediyor.

İddia 3: Küresel iklim değişikliğinin çaresi nükleer enerjidir!!??

Gerçekler:

Nükleer santrallar da söylenin aksine küresel ısınmaya sebep olur. Kuruluşu, yakacağı yakıtın madenden çıkarılıp zenginleştirilmesi ve santralın sökümü Gibi evrelerde yüksek miktarda enerji harcanır. Bir kilovatsaat elektrik enerjisi üretmek için nükleer santrallar atmosfere 31 ile 130 gram arasında CO2 salmaktadır. Aynı miktar enerji için rüzgar gülleri atmosfere sadece 23 gram, güneş panelleri 27 gram, hidroelektrik santrallar 40 gram CO2 salar.

· Yaşam biçimimiz ve alışkanlıklarımızı daha az enerji tüketerek sürdürmek aslında atmosferi en az kirletecek olan seçenek. Verimsiz teknolojileri verimlileri ile değiştirerek, aynı işi daha az enerji ile yaparak atmosfere 1 kilovatsaat başına sadece 5 gram CO2 salmak mümkündür.

· Türkiye’nin imzalamakta ayak dirediği Kyoto Protokolu’nün hedeflerine ulaşmak için, 2008-2012 yılları arasında; AB ülkeleri 72 yeni orta büyüklükte reaktör, ABD ise 1000 yeni reaktör inşa etmek zorunda olduğu hesaplanıyor. Oysa ABD, Fransa ve Finlandiya da yapımı süren reaktör sayısı sadece 3’tür. İsveç, Almanya, İspanya ve Belçika bir plan dahilinde nükleer santrallarını teker teker kapatmaya başlamıştır. Avusturya bitirmiş olduğu santralı hiç açmamış, Norveç hiç yapmamış ve İtalya ise 4 reaktörün hepsini Çernobil’den sonra kapatmıştır.

· Buna karşılık sadece Avrupa’da, 2006 yılı içerisinde eklenen rüzgar kurulu gücü 7700 megawattır. O iddia edilen Nükleer Rönesans gerçek olsa ve nükleer enerji küresel ısınmaya gerçekten çare olsaydı, bu tablo tamamen farklı olurdu.

İddia 4: Günümüzün gelişmiş nükleer teknolojisi ile Çernobil gibi bir facia bir daha yaşanmaz!!??

Gerçekler:

  • Teknolojide ve denetimde en gelişmiş olan ülkeler de bile sık sık nükleer kazalar, sızıntılar meydana gelmektedir. Üstüne üstelik Türkiye bir deprem ülkesidir.
  • En sık bulunan tip olan bir hafif su reaktöründe yaşanabilecek herhangi bir kaza, Çernobil’de açığa çıkanın çok üzerinde, bir atom bombasının ise 1000 kat üzerinde radyoaktif madde açığa çıkaracak potansiyele sahiptir.
  • Nükleer santralların doğa ve insanlık için oluşturduğu tehdit kazalarla sınırlı değildir. Santrallerde tüketilen yakıt çubukları yüzlerce yıl radyoaktif kalmaya devam eder. Bu süre atığın türüne göre 240 bin yıla kadar çıkar. Bu çubukların kalıcı olarak depolanacağı bir yer bugüne kadar bulunamamıştır. Geçici depolamanın maliyeti bir yana doğal afet ve terörist saldırılara karşı ne kadar güvenilir olduğu da ciddi tartışma konusudur.

İddia 5: Nükleer santral kurulmazsa karanlıkta kalırız!!??

Gerçekler:

  • Türkiye ürettiği her 100 birim enerjinin hala 20’ye yakınını hatlardaki kaçak ve kayıplar yüzünden kaybediyor. Üç nükleer santralın sağlayacağı elektrik enerjisi, kayıp-kaçak oranının Avrupa ortalamasına çekilmesiyle bile sağlanabilir.
  • Türkiye Avrupa ülkelerine kıyasla aynı işi 3 kat fazla enerji harcayarak yapıyor. Tasarruflu ampül gibi, sanayide de enerjiyi daha verimli kullanacak teknolojiler teşvik edilebilir, evlerin izolasyonunun standart hale getirilmesi gibi kurumsal değişikliklerle Türkiye milyarlarca dolar para vererek ürettiği elektriği üstelik çok daha ucuza ve hiç riske girmeden enerjiyi akıllı kullanarak elde edebilir.

İddia 6: Nükleer santral ile ülkeye teknoloji gelecek, istihdam sağlanacak!!??

Gerçekler:

  • Nükleer teknoloji giderek gözden düşmüş eski bir teknolojidir ve ekonominin diğer alanlarına katkısı çok azdır. Öyle ki Amerika’da 1980’de 65 üniversitede nükleer teknoloji üzerine çalışan bölüm varken bu sayı bugün 25’e düşmüştür.
  • Nükleer santrallerin istihdama katkısı yenilenebilir enerji alternatiflerine kıyasla çok düşüktür. Bir reaktörde çalışan sayısı 200-300 kişi kadardır. Almanya’da 10-15 yıllık geçmişi olan yenilenebilir enerji endüstrisi halihazırda 300 bin civarında kişiye istihdam sağlamıştır.